Türkiye Bireylerin ve Birey Gruplarının Başvuru olanağını öngören Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İhtiyari Protokol'ü onayladı!

15 Temmuz 2015 

 

Yrd. Doç. Dr. İdil Işıl Gül

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi

idil.gul@bilgi.edu.tr

 

Protokol Hakkında

Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve Sözleşme'ye Ek İhtiyari Protokol, engelli hakları alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin etkin katkısıyla 2006 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edildi. Türkiye Sözleşme'yi 2009 yılında onaylamış ancak Protokol'e taraf olmamıştı. Bir süredir Protokol'ün de onaylanacağı beklentisi artmıştı. İyi haber 3 Aralık 2014'te Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6574 sayılı Kanun'un kabul edilmesiyle geldi. Onay süreci 2015 başında tamamlandı ve 26 Nisan 2015 tarihinde İhtiyari Protokol Türkiye bakımından yürürlüğe girdi.

Peki, Protokol ne öngörüyor? Protokol ilk olarak, Sözleşme'de güvence altına alınan haklarının ihlal edildiği iddiasında olan birey veya birey gruplarının, Sözleşme'nin uygulanmasını izlemek üzere kurulmuş olan Engelli Hakları Komitesi'ne başvuruda bulunması olanağını getiriyor. İkinci olarak ise, Komite'nin Sözleşme'nin ağır veya sistematik ihlaline dair güvenilir bilgiye sahip olması durumunda, soruşturma yapma yetkisini düzenliyor. Her ne kadar soruşturma yetkisi Birleşmiş Milletler Komiteleri tarafından sıkça kullanılan bir usul olmasa da, engelli bireylerin bir grup olarak sistematik şekilde insan onuruyla bağdaşmayan muamelelere maruz kaldığı gözetildiğinde, soruşturma usulünün Komite'nin kullanacağı bir usul olacağı öngörülebilir.

Bir devletin Protokol'e taraf olurken Komite'nin soruşturma yetkisini kabul etmemesi olanağı Protokol ile düzenlenmiş olmakla birlikte, Türkiye'nin bu olanaktan yararlanmadığını da belirtmekte yarar var.

 

Başvuru ve Soruşturma Usulleri

Protokol'ün 2. maddesine göre, Komite'nin bir başvuruyu inceleyebilmesi için şu koşullar aranacaktır:

  1. Başvurunun imzasız olmaması (başka bir ifade ile başvurucunun belli olması);
  2. Başvurunun başvuruda bulunma hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olmaması;
  3. Başvurunun Sözleşme'de öngörülen haklardan birinin ihlaline ilişkin olması;
  4. Başvurunun Komite tarafından daha önce incelenmiş ya da başka bir uluslararası soruşturma veya çözüm merciince incelenmiş veya inceleniyor olmaması;
  5. İç hukuk yollarının tüketilmiş olması. İç hukuk yollarının tüketilmesi makul olmayacak ölçüde uzun sürecek ise ya da çözüm sağlayıcı bir sonuç getirmesi ihtimal dahilinde görünmüyorsa, bu koşul aranmayacaktır;
  6. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve yeterli delille desteklenmesi; ve
  7. Protokol'ün Türkiye bakımından yürürlüğe girmesinden sonra (26 Nisan 2015) gerçekleşen bir ihlale ilişkin olması. Tabii ki süreklilik gösteren bir ihlal söz konusu ise, Komite 26 Nisan 2015 tarihinden önce başlamış olan bir ihlale ilişkin başvuruyu da inceleyecektir.

Protokol Komite'nin tedbir kararı vermesi olanağını da düzenlenmiş durumda. Buna göre, eğer mağdur olduğunu iddia eden birey veya birey gruplarının geri dönülmez bir zarara uğraması söz konusu ise, Komite bu zararın önlenmesi amacıyla--başvuruyu karara bağlanmadan önce--devletin bazı tedbirler almasını talep edebilir.

Soruşturma usulüne gelince, Komite bir devletin Sözleşme'de öngörülen hakları ağır ve sistematik bir biçimde ihlal ettiği yönünde güvenilir bilgiye sahipse, devleti işbirliğine ve konuyla ilgili bilgi sunmaya davet edecektir. Komite'nin soruşturma başlatabilmesi için sahip olması gereken "güvenilir bilgi"ler genellikle engelli bireyler ve onların aileleri ile yerel ve uluslararası sivil toplum örgütleri tarafından sağlanmaktadır.  Bu nedenle, her ne kadar soruşturma usulünde Komite'nin harekete geçmesi için bir başvuru olması gerekli değilse de, ağır ve sistematik ihlallerin varlığı yönündeki bilgiler ile bunları destekleyen unsurların (mevzuat, mahkeme kararları, idarenin uygulamaları gibi) Komite'ye iletilmesinde engelli bireylerin, birey gruplarının ve sivil toplum örgütlerinin rolü son derece önemlidir.

Komite, faaliyet göstermeye başladığı 2009 yılından beri sınırlı sayıda olmakla birlikte, oldukça önemli konularda bireysel başvuru karara bağladı. İlk başvuruların incelenmesi, engelli bireylerin karşılaştıkları hak ihlallerinin sadece yaygınlığını değil, evrenselliğini de ortaya koymaktadır. İsveç, Macaristan ve Arjantin'e karşı yapılan bu başvurularda aktarılan olaylar, oldukça benzer şekilde Türkiye'de de yaşanmaktadır. Aşağıda, Komite'nin ihlal sonucuna vardığı başvurular kısaca özetlenmiştir.

 

İlk Başvurular ve Komite'nin Değerlendirmeleri

 

H.M. v. İsveç, Başvuru no. 3/2011, 19 Nisan 2012

Komite tarafından karara bağlanan ilk başvuru, Sözleşme'nin ulusal kurumlar tarafından nasıl uygulanması gerektiğine ışık tutması ve 'makul düzenleme yapılmaması suretiyle ayrımcılık' kavramına açıklık getirmesi nedeniyle özellikle önemlidir. Kararın İngilizce metnine ulaşmak için tıklayın.

Başvurucu, eklemlerindeki sorunlar, olağanüstü hassas damar yapısı ve kas zayıflığı nedeniyle artık evinden ayrılamamakta, hastaneye transferi dahi olağanüstü risk yaratmaktadır. Uzmanlar, başvurucu için su terapisi öngörmüşlerdir. Başvurucunun koşullarında, bu terapi ancak evde bir havuz inşa edilmesiyle mümkün olacaktır. Başvurucu, kendi mülkiyetindeki müstakil bir evde yaşamaktadır. Mevzuata göre, arsa üzerinde yapılacak toplam inşaatın bir sınırı bulunmaktadır ve inşa edilecek havuz bu sınırın aşılmasına neden olacaktır. Bu nedenle idare makamları başvurucunun havuz inşa etmek için talep ettiği izni vermemişlerdir. İdare Mahkemesi, idare makamlarından farklı bir değerlendirme yapmış ve su terapisinin bireyin hayat kalitesine yapacağı olumlu katkıyı değerlendirmiş ve başvurucunun koşullarındaki bir bireyin salt bu nedenle başka bir eve taşınmaya zorlanmasının gerçekçi bir beklenti olmayacağının da altını çizmiştir. Mahkeme’ye göre, arsalar üzerinde yapılacak inşaatların sınırlandırılmasında bir kamu menfaati vardır; ancak bu koşullarda engelli başvurucunun haktan yararlanmaya ilişkin menfaatlerine öncelik verilmesi uygun olacaktır. İlgili idare, İdare Mahkemesi kararını temyiz etmiş, Yüksek İdare Mahkemesi ilk derece İdare Mahkemesi’ne katılmadığını, başvurucuya ilgili mevzuatın uygulanması bakımından bir istisna tanınmasının söz konusu olamayacağını belirterek kararı bozmuştur. Mesele Engelli Hakları Komitesi’ne intikal ettiğinde, Taraf Devlet ilgili yasal düzenlemenin engelli olsun ya da olmasın herkese eşit şekilde uygulandığı ve engelli bireylere yönelik ayrımcı bir içeriğe de sahip olmadığı savunmasını yapmıştır.

Komite, yasal düzenlemenin herkese nesnel şekilde uygulanması durumunda, bunun özel durumları gözetilmeyen bireyler üzerinde ayrımcı sonuçlar doğurabileceğini, Taraf Devletlerin bireyler arasındaki farklılıkları gözetmemek suretiyle de ayrımcılık yapabileceğini vurgulamıştır. Komite daha sonra ‘makul düzenleme’ sağlanmamasının da Sözleşme'de ayrımcılığın bir türü olarak düzenlendiğinin altını çizerek, ‘engellilerin insan haklarını ve temel özgürlüklerini tam ve diğer bireylerle eşit şekilde kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını sağlamak üzere belirli bir durumda ihtiyaç duyulan, ölçüsüz veya aşırı bir yük getirmeyen, gerekli ve uygun değişiklik ve düzenlemelerin’ yapılması gerektiğini hatırlatmıştır.

Komite, başvurucunun sağlık ve rehabilitasyon ihtiyaçları bakımından alınabilecek etkili tek tedbirin su terapisi olduğunu, şehir planlamasına ilişkin yasal düzenlemelerde istisna sağlamanın ‘ölçüsüz veya aşırı yük getiren bir tedbir olmadığını’ ve bu nedenle makul düzenleme sağlamamanın meşru ve kabul edilir bir gerekçesinin de bulunmadığını ifade etmiştir. Sonuç olarak Komite, Taraf Devlet’in Sözleşme’nin ayrımcılığı yasaklayan 5. maddesini, bağımsız yaşamı güvence altına alan 19. maddesini, sağlık hakkını düzenleyen 25. maddesini ve rehabilitasyon hakkını düzenleyen 26. maddesini ihlal ettiğini tespit etmiştir.

 

Szilvia Nyusti and Péter Takács v. Macaristan, Başvuru no. 1/2010, 16 Nisan 2013

Başvuru, Taraf Devletlerin erişilebilirliği sağlamaya yönelik yükümlülüklerinin özel sektör tarafından sunulan hizmetleri de kapsadığını vurgulamak için Komite'ye önemli bir fırsat sunmuştur. Kararın İngilizce metnine ulaşmak için tıklayın.

İleri derecede görme engelli olan başvurucular, özel bir bankanın müşterisidir. Banka tarafından kendilerine kart verilmiş olmakla birlikte, ATM makineleri görme engellilerin kullanımına uygun değildir. Tuşlar kabartma olmadığı gibi, sesli yönlendirme de bulunmamaktadır. Başvurucular ilgili ulusal mevzuatı ileri sürerek iç hukuk yollarına başvurmuşsalar da, ATM makinelerinin erişilebilirliğini sağlayamamışlardır.

Engelli Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinin 2(b) paragrafına göre, Devletlerin erişilebilirliğe ilişkin yükümlülükleri "Elektronik hizmetler ve acil hizmetler de dahil olmak üzere bilgi ve iletişim araçları ile diğer hizmetler"i de kapsamaktadır. Buna dayanarak başvurucular, Macaristan devletinin bankacılık hizmetlerinin, görme engelliler bakımından erişilebilirliğini sağlamak için gerekli tedbirleri almadığı iddiasıyla Komite'ye başvurmuşlardır. Taraf Devlet'in de kabul ettiği üzere, görme engellilerin bilgiye, iletişim hizmetlerine ve diğer hizmetlere eşit erişimine yönelik ulusal mevzuat,  özel sektörü ve özel hukuka tâbi sözleşmeler ile kurulan ilişkileri kapsamamaktadır. Bu bağlamda Komite öncelikle, Engelli Hakları Sözleşmesi'nin 4. maddesinin 1(e) paragrafına atıf yaparak, devletlerin "Kişi, kurum ve özel teşebbüslerin engelliliğe dayalı ayrımcı uygulamalarını engellemek için gerekli tüm uygun tedbirleri almayı" taahhüt ettiklerini hatırlatmıştır. Komite, erişilebilirliğin sağlanmasının zaman alacağını kabul etmekle birlikte, bundan sonra kullanıma alınacak ATM makinelerinin erişilebilir olmasının sağlanması gerekliliğinin altını çizmiştir.

Sonuç olarak Komite, Macaristan'ın Sözleşme'nin 9. maddesinin 2(b) paragrafını ihlal ettiğine karar vermiştir. 

 

Zsolt Bujdosó, Jánosné Ildikó Márkus, Viktória Márton, Sándor Mészáros, Gergely Polk and János Szabó v. Macaristan, Başvuru no. 4/2011, 9 Eylül 2013

Komite bu başvuru sonucunda, zihinsel engelli bireyler dahil olmak üzere engelli bireylerin seçme hakkının herhangi bir gerekçeyle sınırlanmasının, Sözleşme'yi ihlal edeceğine karar vermiştir. Kararın İngilizce metnine ulaşmak için tıklayın.

Tümü zihinsel engelli olan altı başvurucu, yargı kararı ile vesayet altına alınmıştır. Macaristan Anayasası'na göre, vesayet altına alınan tüm bireyler seçmen kütüğünden silinmektedir. Bu nedenle başvurucular parlamento seçimlerinde oy kullanamamışlardır. Başvurucular Engelli Hakları Sözleşmesi'nin Yasa Önünde Eşit Tanınma başlığını taşıyan 12. maddesi ışığında, Siyasal ve Toplumsal Yaşama Katılım hakkını güvence altına alan 29. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmektedir. 

Macaristan Devleti, başvuru yapıldıktan sonra Anayasa'nın değiştiğini ve yeni mevzuatın seçme hakkı bakımından bireysel değerlendirme öngördüğünü Komite'ye bildirmiştir. Ancak Komite'ye bu değişikliğin başvurucuların durumunu değiştirip değiştirmeyeceğine ilişkin bilgi verilmemiştir.  

Komite özellikle vesayet altındaki psiko-sosyal veya zihinsel engelli bireylerin siyasal haklardan yararlanmaları bakımından köklü bir değişime yol açacak bir yaklaşımla, Sözleşme'nin 29. maddesinin herhangi bir sınırlama olanağı veya istisna öngörmediğini, bu nedenle de bireysel bir değerlendirme sonucunda dahi olsa, engelli bireylerin seçme hakkının sınırlanmasının mümkün olamayacağını ifade etmiştir.

Komite, Sözleşme'ye taraf devletlerin oy kullanma süreçlerine ilişkin gerekli tedbirleri alarak, bunları uygun, erişilebilir, kolay anlaşılır ve kolay kullanılır hale getirmeleri gerektiğini de vurgulamıştır. Bu yükümlülüğü yerine getirmemiş olan Macaristan, 29. maddeyi hem tek başına, hem de 12. maddeyle bağlantılı olarak ihlal etmiştir.  

 

X v. Arjantin, Başvuru no. 8/2012, 11 Nisan 2014

Komite bu başvuru sonunda, hükümlü ve tutuklu engelli bireylerin ceza ve tutukevlerindeki tüm mekanlara ve hizmetlere, diğer bireylerle eşit şekilde erişiminin sağlanması için gerekli tedbirlerin alınmamasının, Sözleşme'nin ihlalini teşkil edeceğine karar vermiştir. Komite, tutuklu ve hükümlü engelli bireylerin uygun sağlık ve rehabilitasyon hizmetlerine zamanında erişiminin sağlanmasının da, Sözleşme gereği olduğunu vurgulamıştır. Kararın İngilizce metnine ulaşmak için tıklayın

Tutuklu olarak yargılanmakta olan başvurucu 27 Ocak 2010 tarihinde ameliyat geçirmiş ve boynuna plaka takılmıştır. Ertesi gün felç geçiren başvurucunun hem görme, hem de hareket yetisi önemli ölçüde azalmıştır. Başvurucu, plakanın hatalı yerleştirildiğini ve sabitlenmediği için yemek borusuna baskı yaptığını ileri sürmektedir.

Federal Ceza Mahkemesi başvurucunun FLENI Enstitüsü'ne transferine karar vermiştir. Burada durumu stabil hale gelen başvurucu, burada kaldığı sürece rehabilitasyondan yararlanmıştır. Nisan 2010'da FLENI Enstitüsü, Federal Ceza Mahkemesi'ni başvurucunun burada kalmasına gerek olmadığı, rehabilitasyon programına dışarıdan devam etmesinin mümkün olduğu yönünde bilgilendirmiştir. Aynı gün başvurucu tutukluluğuna evde devam edebilmek üzere Mahkeme'ye başvurmuştur. Başvurucunun iddiasına göre her gün rehabilitasyona gitmesi ve engellilik durumuna uyarlanmış bir ortamda yaşaması gerekmektedir; tutukevi rehabilitasyon aldığı hastaneye uzaktır ve bu durum rehabilitasyona erişimini sınırlayacaktır. Evde ihtiyaçlarını görmesinde kendisine yardımcı olabilecek kişiler olduğu, evin engel duruma uyarlandığını ve rehabilitasyon için gitmesi gerekenin hastanenin daha yakın olduğunu da belirtmiştir. Federal Ceza Mahkemesi özel donanımlı bir ambulansla rehabilitasyon alınan hastaneye transferin mümkün olduğu gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir.

Tutukevinde kalmaya devam eden başvurucunun hücresindeki banyoya rampa yapılmış ve sağlık görevlisini istediği zaman çağırabileceği bir sistem de kurulmuştur. Ancak banyo yeterince büyük olmadığından rampaya rağmen tekerlekli sandalye ile girmek mümkün değildir. Bu nedenle banyo ve tuvalete gitmek için başkalarının yardımına ihtiyaç duymaktadır. Sağlık görevlisini çağırdığında ise, görevli her zaman hemen gelmemekte, hatta bazen hiç gelmemektedir. Bu nedenle tuvalet ihtiyacını yatakta iken bir kaba yapmakta ve kişisel temizliğini düzenli olarak sağlayamamaktadır. Başvurucunun hücresi giriş katında olmamakla beraber, ortak alanlara erişimi sağlayacak asansör çalışmaktadır. 

Yukarıda özetlenen hususları değerlendiren Engelli Hakları Komitesi,  Sözleşme'nin mekanların ve acil hizmetler dahil olmak üzere hizmetlerin erişilebilirliğini güvence altına alan 9. maddesinin 1(a) ve (b) paragrafları ile özgürlüğünden mahrum edilmiş kişiler için gerekli makul düzenlemelerin yapılmasını öngören 14. maddesinin 2. paragrafının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Komite'ye göre bu durum aynı zamanda engelli her kişinin, "beden ve ruh bütünlüğüne diğer bireylerle eşit bir şekilde saygı duyulması hakkına sahip" olduğunu öngören 17. maddesinin de ihlalini teşkil eder.

Başvurucu, sağlık ve rehabilitasyon hizmetlerine erişimi bakımından da ihlal iddia etmiştir. Ancak Komite, Taraf Devletin bu yönde gerekli tedbirleri almadığı yönünde yeterli bilgi sunulmadığını ifade etmiştir. Başvurucunun tutukluluğunun evde devam etmesi talebini reddeden mahkeme gerekli her türlü incelemeyi yapmış, hekimlerin görüşüne başvurmuş ve başvurucunun sağlık hizmetlerine ve rehabilitasyona erişim ihtiyacını gözetmiştir. Taraf Devlet, başvurucuyu özel donanımlı bir ambulansla rehabilitasyona eriştirme konusunda isteklidir. Bu nedenlerle Komite, sağlık ve rehabilitasyona erişimle ilgili bir ihlal kararı vermemiştir.